FAİZDE DEĞERLENDİRME VE SON SÖZ


FAİZİN EKONOMİK ZARARLARI
Öncelikle ekonomik bir kuralın altını çizerek belirtelim. Faiz, enflasyona neden olur. Bir ülkede ne kadar faiz varsa, o faiz oranının belli bir oran üstünde, o ülkede enflasyonda olur. Batıda enflasyon % 2-3' tür. Çünkü faiz oranları batıda % 2 civarındadır.
Faiz, enflasyonun anasıdır. Faiz ertelenen enflasyondur.



DEĞERLENDİRME
Edinilen bilgilerden anlaşılmaktadır ki, mezheplerin faiz konusuna yaklaşımı hadislerde belirtilen mallar ve onlara kıyas edilen diğer şeyler üzerinde yoğunlaşmaktadır. O mallar içinde geçen gıda maddeleri , altın ve gümüş üzerinde aynı türde iseler  hem vadeli, hem de peşin satışlarda, fazlalık olduğu zaman faiz tahakkuk edeceğinde görüş birliğine varılmaktadır. Bunlar dışında kalan paralar konusunda ise mezhepler arasında açıkça bir görüş ayrılığı göze çarpmaktadır.


Buradan çıkarılabilecek sonuç ise, faizin, haram olduğunda ittifak edilmiş; kapsamı ve sınırları hususunda farklı görüşler ortaya çıkmış olmasıdır.Aynı şekilde her mezhep kendi içinde faizle ilgili detaylı bilgi vermiştir. Ancak verilen detaylı bilgiye rağmen mezhepler arasındaki anlayış farkları devam etmiş, günümüzde de devam etmektedir.

Paralar konusunda meydana gelen ihtilafların kaynağının, ilgili hadislerde altın ve gümüş dışında herhangi bir paradan bahsedilmemiş olduğu düşünülebilir. Hadislerde  altın ve gümüşten başka paradan bahsedilmemesine sebep olarak, o dönemde, dolaşımda fels [ İnsanların küçük ödemelerde ve küsüratta kullanılmak üzere altın ve gümüşten başka bakır, kurşun ve demir gibi metallerden de para basmış ve bunları da kullanmışlardır. Bu madeni paraların en mehuru - fels- adı verilen paralardır. Felslerin Bizans kökenli olduğu ve -fellis- den türediğinden bahseder.Müslümanlar, Suriye’yi feth ettikten sonra, Bizans paraları tipinde felsler bastırdıklarını, daha sonra bunların üzerindeki islami motiflerin giderek arttığını zikreder. İlk felsi basan halife de Abdülmelik b.Mervan olmuştur (Artuk, 1995: XII, 309).] cinsinden bir paranın bulunmaması gösterilebilir.


Altının altınla, gümüşün gümüşle peşin ve eşit satılması, birinin diğeriyle satışında da vadenin olmaması konusunda mezhepler arasında görüş birliği vardır.
Müslim’in rivayet etmiş olduğu hadiste geçen altın ve gümüş dışındaki malların(buğday, arpa, hurma, tuz), hem kapsamı hem de illeti hakkında ihtilaf edilmiştir.
Hanefîler, hadiste geçen dört kısım mal ve ona kıyas edilen diğer mallarda illetin ölçü ve tartı olduğunu, aynı cinslerin birbiriyle satışında eşitliğin şart olduğunu söylemişlerdir.
Şafiîler ise, bu dört maddenin illetinin yiyecek olduğunu, kıyasın ölçülebilir veya tartılabilir olmaya göre değil, yiyecek olma özelliğine göre yapılması gerektiğini belirtmişler, yiyecek cinsinden olanların satışında eğer cins birliği varsa eşitliğin şart olduğunu,fazlalığın faiz olacağını savunmuşlardır.
Malikîler Şafiîler gibi düşünmekle birlikte onlardan farklı olarak, yiyecekleri
saklanabilir olma özelliği ile sınırlandırmışlardır.
Hanbelî mezhebinde hem Hanefî hem de Şafiî mezhebi doğrultusunda görüşler ileri sürülmüştür.
Şia ile Hanefî mezhebi arasında dikkat çekici bir farklılığa rastlanmamıştır.

Zahirîler, hadiste geçen altı mal dışındaki malların satışında veya takasında faiz ortaya çıkmayacağı görüşündedirler. Altın ve gümüş dışında kalan dört sınıfı herhangi bir yoruma tabi tutmadan, hakkında nass olan şey konusunda kıyasa itibar edilmez, görüşüne dayanarak, faizin sadece hadiste adı geçen mallar arasında gerçekleşeceğini düşünmüşlerdir.

Şafiîlerin, bu dört sınıfa diğer yiyecekleri kıyas yoluyla dahil etmelerine ise, “taam” kelimesinin Arap örfünde buğday manasına kullanıldığını ileri
sürerek karşı çıkmışlardır.

Altın ve gümüşün dışında kalan felslerde, başta Ebu Hanife ve Şafiî olmak üzere,faiz tahakkuk etmeyeceği, aynı cins felsin bir biriyle fazlalıkla satılabileceği görüşündedirler (Merğınanî, ts.: II, 86). Bu görüşte olanlar, hadislerde para olarak sadece altın ve gümüşten bahsedilmesine dayanmaktadırlar.

Hadislerde altın ve gümüşten başka herhangi bir paradan bahsedilmediği
doğrudur. Hz. Peygamber döneminde bu iki metalden başka, para özelliği gösteren bir aracın olmadığı bilinmektedir. Ayrıca, hadislerde altın ve gümüşten bahsedilmesi,onların dışında kalan ve para fonksiyonunu yerine getiren değişim araçlarının para olmamasını da gerektirmez. Hz. Peygamber insanların kullanmakta oldukları ve dinî yönden bir sakıncası bulunmayan hususlarda herhangi bir müdahalede bulunmamıştır.
Dolaşımda bulunan Bizans ve İran paralarına bir yasaklama getirmediği gibi ölçü ve tartıda da aynı tutumu sergilemiştir (Erkal, 1987: 163). O halde paraların nass ile tespit edilmesini altın ve gümüşün aynına hasretmek yerine, onların, birer değişim aracı olmaları yönüyle ele alınmaları daha uygun ve anlaşılır görünmektedir. Bu konuda Gözübenli’nin şu tespiti dikkat çekicidir: “Dinî açıdan bir şeyin para olarak kabul edilebilmesi için mutlaka nass ile sabit olması gerekmez. Paranın temel fonksiyonlarını yerine getiren her şey, İslam açısından da para sayılabilir. Bu konuda esas kriter, paranın yapıldığı madde, paranın şekli veya ismi değil, onun ifa ettiği fonksiyonlardır”(Gözübenli, 1987: 78).

Hz. Peygamber o günkü iktisadi hayatı bütünüyle değiştirmek ve yerine yepyeni iktisadi prensipler getirmek yerine, fakir ve muhtaçların ezilmesini önlemek, her türlü aldatma ve haksız kazançlara engel olmak üzere faiz yasağını getirmiştir. Sosyal adaletin temini için de zekat, sadaka ve karzı hasen gibi bazı yeni uygulamalar getirmiştir. Bu düzenlemelerin devamlılığında para önemli bir araçtır. Bunun da sadece altın ve gümüşle sınırlı tutulması bir çok güçlüğü beraberinde getirecektir.

Mezheplerin, felslerde faiz tahakkuk etmez, şeklindeki görüşleri, felslerin onların döneminde gerçek bir para hüviyeti kazanamamış olmasından kaynaklanmış olabilir.Çünkü ilk dönemlerde altın ve gümüş dışında, para olma vasfı kazanarak dolaşımda ağırlık kazanan bir metal veya başka bir şeye rastlanmamaktadır. Bu konuda bazı denemeler olmuş fakat o da, ya piyasada tutunamamış, ya da sadece dirhem ve dinarın küsuratlarını tamamlamak için kullanılmıştır (İbn Abidin, 2000: VII, 426). Bu durumun
ise, ilk devirlerde, onların para olarak algılanmaması sonucunu doğurduğu
anlaşılmaktadır.

İmam Malik, para konusunda Ebu Hanife ve Şafiî’den farklı düşünmüş ve tarihi bir içtihat yaparak, para olarak basılan, birimleri tespit edilen, resmi damga taşıyan ve halk tarafından para olarak kabul edilen derinin para olacağını ve bunun altın ve gümüş ile vadeli satılmasının doğru olmayacağını ifade etmiştir (Malik b. Enes, ts.: III, 5).

Yukarda, bu husustaki görüşlerini belirttiğimiz İmam Muhammed de İmam Malik ile aynı görüştedir. Öte yandan son zamanlarda gerçekleştirilen bazı kongrelerle de, başta kağıt para olmak üzere günümüzde kullanılan resmi paraların altın ve gümüşün tabi olduğu fıkhî hükme tabi olması gerektiği görüşü benimsenmiştir (Beki, 2005: 36).

SON SÖZ:

Mevcut piyasa şartlarından farklı olarak, ileriki bir zaman için yapılacak borç ve alış-veriş işlemlerinde alınacak fazlalık veya eksiklik faizdir.Alış–veriş veya borç için meydana gelecek değer kaybını ödemek faiz değildir.Fakat bunun miktarının önceden belirlenmemesi, gerçekleştiği andaki duruma göre sonradan belirlenmesi gerekir.

Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla,arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla başa baş misliyle..." hadisi satışların denkliğini ifade eder.Faiz bunlarla sınırlı değildir.Tıpkı "hüre hür, kadına kadın ..." ayetinin denkliği ve adaleti hükmettiği gibi.

Borç ve alış verişte faiz oluşması için ana şartlar:
1.Bugünkü durumdan  farlı bir fiyat veya miktar varsa
2.Değer kayıplarında alınacak fark oranı önceden belirlenirse
3.Niyyet: Yapılan işlemde amaç hile yapıp faize bir yol bulmak ise

Buna göre:
Bugün 1 kilo buğday verip bir ay sonra 2 kilo buğday almak;
Bugün 100 TL verip bir ay sonra 101 TL almak;
Bugün televizyonu 500 TL ye satıp bir yıl sonrası için 501 TL istemek faizdir.
Bir evi ihtiyaçtan 100 altına satıp bir yıl sonra imkanı olunca aynı evi 200 altına almak faiz değildir.Fakat bu işi faiz almak için bir yöntem olarak yapıyorsa alınan faizdir.Kişi kendi niyyetini bilir.

Faiz oluşmaması için :
1.Alacaklı ve borçlu mağdur olmamalıdır.
Bunun için önceden belirlenmemek şartıyla varsa değer kaybı (enflasyon farkı) karşılanmalıdır.
Borç verirken dikkat edilmesi gereken husus, akit esnasında bir fazlalığın şart koşulmamasıdır. Çünkü akdin yapıldığı anda enflasyon sıfırdır. Geleceğe yönelik bir tahmin üzere koşulacak fazlalık şartı faizdir. Faiz şüphesinden kurtulmak için, hesaplamanın vadenin bitiminde yapılması gerekmektedir. Bu fazlalığın borçlu tarafından gönüllü olarak karşılanması ahlaka daha uygun bir davranış olacaktır.

2.Geçerli olan fiyatın dışında ileriye doğru vadeli satış faize girer.
Örneğin 1 kg demiri şuan ki fiyatı 5 TL nin yerine bir yıl sonraya 15 TL ye satmak faizdir.Fakat her hangi bir fiyat belirtmeden bir yıl sonra geçerli olan fiyat üzerinden anlaşıp satmak faize girmez.Bir yıl sonra demirin  fiyatı 15 TL olsa borçlu da geçerli fiyat üzerinden anlaştıkları için 15 TL ödese faiz olmaz.

Yukarıdaki televizyon örneğinde vadeli satış yapan 500 TL yi peşin olarak almayıp bir yıl sonra gerçekleşecek enflasyon oranına göre paranın değerinde anlaşsa ve örneğin 5 TL lik enflasyon farkını gerçekleştikten sonra fiyata yansıtsa faiz olmaz.Burada satıcı alıcıya bir yıllığına 500 TL borç vermiş olur.Parasını da değer kaybı nedeniyle 505 TL geri alır.

3.Kötü mal iyi malla değiştirileceği zaman önce kötü mal satılıp parasıyla iyi mal alınmalıdır.
Bilali habeşinin kötü hurmayla iyi hurmayı değiştirme olayı (bkz. Faizle ilgili Hadisler)





Satış örnekleri:

Peşin satış
Aynı tür maddeler  peşin  satışta aynı miktarda satılır.(ör:1 kilo buğdayın 1 kilo 1 kilo buğdayla satışı.)
Farklı tür maddeler peşin satışta farklı miktarda satılır .(Ör:1 kilo demirin 2 kilo bakırla satılması)


Veresiye satış
Aynı tür maddeler  aynı miktarda satılır.(ör:1 kilo buğdayın, 1 kilo buğdayla satışı.)
Farklı tür maddeler farklı miktarda cari fiyattan olmak şartıyla veresiye satılır.(Ör: 1 kilo demirin, 2 kilo bakırla satışı.)
Farklı tür maddeler cari fiyat dışında farklı miktardan veresiye satılamaz (Ör:Piyasada  1 kilo demir 2 kilo bakırla satılırken;ileri bir tarih için  1 kilo demiri 3 kilo bakırla satmak faize girer.)